yüzyılda Avrupa’da seramik sanatı henüz gelişmemişti, günlük kullanmak ihtiyacı için ürettikleri seramikler, kaba çömlek türünde vasıfsız eşyalar idi, İznik çinileri lüks eşya olarak aranıyordu. Cenovalı çini tacirleri, gemileri ile Karamür-sel iskelesine yanaşırlar, İznik’te atölye atölye dolaşarak mal toplar, eğer yeteri kadar çini bulamazlarsa beklemeleri uzar, hazırlanmakta olan çinilerin fırınlanıp çıkmasını beklerlerdi. Bu tacirler her defasında iki bin civarında İznik çinisi alırlardı. Bazen Cenovalı tüccarların bir temsilcisi İznik’te devamlı kalır, bütün yıl boyunca çini haneler arasında dolaşarak ihtiyacı olan malı temine çalışırdı, İznikli çiniciler bu yabancılarla haşır neşir idiler. Padişaha ait bir yapıya çini lazım ise, çinici başına gönderilen bir ferman ile seramik çalışmaları durdurulur, İznik’teki bütün atölyeler hanedanın ihtiyacı olan mimari kare çini çalışmaya başlarlardı, Saray teşkilatına bağlı Kâşi üstadı (çini üstadı) İznik’e gelir işlerin Yürümesini ve kalitesini kontrol ederdi.