Beethoven filmini izleyenler bu iri ve salyalarıyla ünlü köpekle tanışmışlardır. Oldukça nazik, sadık ve arkadaş canlısı St. Bernardlar İsviçre kökenli olarak bilinir. Çok eski bir ırktır ve Danua ile Büvük Pirene ırkı köpeklerinin çiftleştirilmesi ortaya çıkan melez bir türdür. Koku alma duyulan diğer köpek türlerine göre çok daha iyi olduğundan kar alandaki insanları kurtarmak için bu köpekler kullandır. Bu yüzden karlarla kaplı Alpler yaşam alanları olmuştur. Pek çok olumlu özelliğinin yanı sıra boyunlarında taşıdıkları ahşap, küçük bir fıçıyla da dikkat çekerler. Peki, bu fıçıda ne taşırlar hiç merak ettiniz mi?
St. Bernardlar. İspanya ve İsviçre arasındaki zorlu Alp geçidinde yolculara sığmak amacıyla kurulan manastırda St. Ber- nard de Menthon tarafından MS 980 yılında üretilmeye başlanmıyor. Başlarda büvük boyudan ve uysal yapıları nedenime keşişler tarafından yiyecek taşımaları için kullanılmışlardır.
Kurtarma köpeği olarak kullanımları ve popülariteleri yılda başlamıştır. St. Bernardlar manastır yakınlarındaki geçitte çığ altında kalan pek çok insanın hayatını kurtarmışlar.
Fırtına ve çığ tehlikesini de önceden hissedebilmeleriyle ünlü bu köpekler, son derece duyarlı burunlarıyla kar altına gömülen kurbanları kolayca bulup çıkartırlar ve sıcaklık vermek için yüzlerini yalayıp yanlarına yatarlardı. Bu arada grup tan bir köpek manastıra koşarak yardım getirirdi.
Bu köpeklerin boyunlarında asılı olan fıçılarda ise kazazedelerin donma tehlikesine karşı içerek ısınmaları için konyak taşıdıkları düşünülürdü. Ancak işin aslı hiç de böyle değildir. Çünkü gerçekte bu kurtarma köpeklerinin boyunlarında böyle bir fıçı bile yoktur. Kaldı ki aşırı soğuktan vücut ısısı düşmüş, donmak üzere olan bir insana konyak içirmek, ölüm tehlikesine davetiye çıkarmaktır.
Konyak fıçısı, Kraliçe Victoria’nın himayesinde bulunan Sir Edwin Landseer (1802-1873) adında genç bir İngiliz ressamın fikriydi. Ressam, özellikle yaptığı hayvan resimleriyle meşhurdu. Tablolarında genelde atları, geyikleri ve köpekleri resmederdi. 1831’de “Alplerdeki Güçlü Mastılar Baygın Bir Yolcuyu Hayata Döndürüyor” başlıklı bir tablo yaptı. Tabloda (sırf dikkat çeksin diye) birinin boynunda küçük bir konyak fıçısı olan iki St. Bernard resmedilmişti. İşte bütün hikâye bu resimle başladı. Sonra da bu, hatıra fotoğrafı çektirmek isteyen turistler için bir hoş bir espriye dönüştü.