Dünyanın en eski ve popüler oyunlarından biri olan Tavla, şans ve deneyim yoluyla kazanılan becerileri bir araya getiren bir zekâ oyunudur. Kökeni milattan binlerce yıl öncesine dayanır. Genel olarak Pers topraklarında doğduğu bilinse de oyunun versiyonlarına Sümer Ur şehrinde ve Eski Mısırda da rastlanılmıştır. Özellikle bazı tarihçiler tavlanın kökenini Eski Mısır’da yapılan kazı çalışmalarında bulunan ve MÖ 3000’ler- de oynanan “senet” oyununa dayandırır.
Antik Roma imparatorluğu döneminde tavla “kumar oynamak” anlamına gelen “alea” adıyla bilinirdi. Daha sonraları tabla üstünde oynanan bir oyun olduğu için “tabula’ya dönüştü. Bu oyunun kuralları günümüzdeki tavlanın kurallarına çok
benzemektedir. Aynı tahta üzerinde oynanırdı ve her oyuncunun 15 pulu vardı. Amaç bugün oynandığı gibi pulları önce toplamaktı . Fakat tabula oyununun başında tahta boş olurdu ve atılan zarlar ona göre pullar yerleştirilirdi. Üç zar kullanılır ve iki oyuncu da oyuna aynı yerden başlayıp saat yönünün tersinde ilerlerdi. Bu oyunun bir özelliği de tarihte parayla oynanan ilk oyun olmasıdır. Ayrıca bu oyunla ilgili bir kitap yazıldığı ama günümüze ulaşamadığı da bilgiler arasındadır.
Tabula bugünkü kurallarına en yakın hâlini MS 480 yılı civarında oynanan “zeno” oyunundan almıştır. Çinli tarihçilere göre bu oyun Hindistan’dan yayılmıştır. Beş yüz yıl boyunca biiyük ilgi görmüştür. Arapların Sicilya’yı işgaliyle italya’da bu oyunla tanışmıştır. Haçlı seferleriyle İngiltere’ye de giden oyun çok popüler olup satrancın yerini almaya başlamıştır. Coğrafi olarak çok geniş bir alana yayılan tavlanın en bilinen oyun olduğu sanılmaktadır. Oyunun adı yayıldığı farklı kültürlere göre farklı olmuştur. Tavla teriminin 1965’te bir İngiliz tarafından üretildiği ve Sakson dilinden türediği söylenmektedir.
Osmanlı İmparatorluğunda ise 1400’lü yıllarda özellikle Türkler arasında yaygınlaşmış ve Yükseliş döneminde çok büyük bir önem taşımaya başlamıştır. Günümüzde de ülkemizde en çok oynanan oyunlardan biridir. Usta oyuncular bir gelenek biçiminde zar kombinasyonlarının Farsça’dan Türkçe’ye geçen isimlerini kullanırlar: Yek (1), dü (2), se (3), cehar (4), penc (5), şeş (6).
Tavlanın Pers döneminde İran şahı Nevşiyan’ın veziri Bü- zur Mehur tarafından on günde icat edildiğini anlatan birçok hikâye de vardır. Bu hikâyeye göre, Hint imparatoru İran şahına hediye olarak satranç oyununu göndermiş ve hediyenin altına da bir not düşmüştür: “Çok düşünen, iyi bilen ve ileriyi gören oyunu kazanır; işte hayat budur.” Bunun üzerine şah dönemin en âlim veziri olan Büzur Mehir ile bu notu paylaşarak ondan bu oyunu çözmesini ve kendisinin de hediye olarak gönderebileceği bir oyun hazırlamasını istemiş. Vezir ortalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunun kurallarını çözmüş, daha sonra da 10 günde tavla oyununu icat etmiş. Oyunda zarların kullanılması şans faktörünün de girmesine neden olmuştur. Iran şahı Hint imparatoruna gönderdiği hediyenin altına şu notu düşmüştür; “Çok düşünen, iyi bilen, ileriyi gören oyunu kazanır ama biraz da şans gerekir; işte hayat budur.” Bugün de tavla yetenek, dikkat ve şans oyunu olarak bilinir.
.