Dağlarda gezen bilge bir kadın bir nehirde değerli bir taş bulmuş. Ertesi gün kendisi gibi bir seyyahla karşılaşmış. Gezginin karnı açmış. Kadın torbasını açmış ve yiyeceğini onunla paylaşmış.
Gezgin, kadının torbasındaki değerli taşı görmüş ve taşı çok beğendiğini söyleyerek kadından taşı istemiş. Bilge kadın asla bir an bile tereddüt etmeden taşı ona vermiş.
Gezgin karşısına çıkan bu şansa çok sevinerek, bilge kadının yanından ayrılmış. Taşın hayatının geri kalan kısmını güvence altına alabilecek kadar değerli oluğunu biliyormuş.
Fakat birkaç gün sonra geri dönmüş ve bilge kadını bulmuş ve taşı sahibine geri vermiş (Sevgili okuyucu burada aşağı kısma geçmeden niçin geri verdiğini tahmin edebilir miydin?).
“Çok düşündüm. Bu taşın çok değerli olduğunu ve hayatımın sonuna kadar bana maddi rahatlık verebileceğini biliyorum. Ama ben senden bana daha değerli bir şeyi vermeni istiyorum. Eğer verebilirsen, bu kadar değerli bir taşı ilk gördüğün yabancıya verebilecek olan gönül yüceliğini ve cömertliğini bana da vermeni istiyorum.”
- • •
Bu dünyada gerçekten en çok takdir ettiğim insanlar çıkar gözetmeden, gönül zenginlikleriyle verebilen, verirken büyük keyif alan insanlardır. Bir arkadaşımın bir sözü vardı: “Dostlarına karşı aklını kullanma” diye. Bu sözün anlamını çok uzun süre sonra anlayabilmiştim. Yani dostlarına verirken, onları rahat ettirirken, sonra ne elde edebilirim? O da bana bir gün aynısını yapmalı, gibi hesaplar içerisine girmemeliyiz.